Sayfalar

26 Ağustos 2011 Cuma

BUDAPEŞTE

Tuna Nehrinin İkiye Böldüğü Tarih Kokan Şehir

Okumak ve gezmek, bu iki kavramı hayatımızdan çıkardığımız an anlamını yitiriyor her şey… Gezerken bunların ileride hayatımızın renkleri olacağını düşünmüyoruz, anılarımıza kaydediyoruz. Gezi modunda hep mutlu oluyoruz. Yıllar geçtikçe daha bir değer kazanıyor yaşadıklarımız. Bunları hatırladıkça duygulanıyor, heyecanlanıyoruz. Her gezi dönüşünde de bunları başkalarıyla paylaşma arzusuyla coşuyoruz. Gezinin, yaşadıklarımızın etkisi hafifleyene kadar anlatıyoruz… Çevremizdekilere bunları anlattığımız zaman gördüğümüz ilgi bizi yazmaya sürüklüyor. Marguez “Tepki almadan yazmak insanın cesaretini kırar”, demiştir. İşte bu bağlamda çevremden gelen tepki tam da bu noktada beni gezi yazarlığı serüvenine sürüklüyor. Sonunda işte Macaristan-BUDAPEŞTE… Özel bir nedeni var mı, hayır yok. Sadece tarih kokan bir başlangıç. Sadece iç sesimin acemiliği ile Budapeşte'yi anlatmaya başlıyorum.
Budapeşte; Buda ve Peşte diye iki bölümden oluşuyor. Tuna nehri tam da ortalarından geçiyor. Buda olgun, aristokrat bir erkek, Peşte sanatçı, hareketli, cıvıl cıvıl, ateşli bir kadın adeta... Onları Tuna ayırıyor ama sürekli yıkılıp-yapılan Elizabeth, Liberty, Chain ve Margaret köprüleri birleştiriyor ve aşklarını büyüleyici bir şehir olarak karşımıza çıkarıyor... Nereye baksanız gözleriniz kamaşıyor tarih kokan bu şehirde. Tüm maddiyatlarınızı unutup maneviyat ve eskide yaşam buluyorsunuz. Kocaman kabarık elbiselerinizi giymiş kraliyet sarayının merdivenlerinden salınıyorsunuz... Siz de tam buralarda bir yerlerdeydiniz ve şimdi geldiniz, huzur buldunuz...
Aslında Buda ve Peşte Atilla'nın oğulları. Atilla Tuna'nın iki yakasına oğullarının adlarını vermiş... Budapeşte, Macaristan'ın başkentidir ve Tuna nehrinin iki yakasındaki Budin ile Peşte'nin 17 Kasım 1873 yılında birleşmesiyle oluşmuş bir şehirdir. Şehir Tuna’nın batı (sağ) yakasında Buda ve doğu (sol) yakasında Peşte şeklinde iki bölüme ayrılmıştır. Tuna’nın batı kıyısında Buda kalesinin çevresindeki görece engebeli bölgede tarihî semtler uzanır. Şehrin iş hayatının merkezi ve kalabalık semtleri ise Tuna’nın doğusundaki ovaya açılan düzlüktedir. Macaristan'ın politik, kültürel, ticari, endüstri ve ihracat merkezidir. Berlin’den sonra Orta Avrupa’nın en büyük ikinci şehri olup, Macaristan nüfusunun beşte biri Budapeşte'de yaşamlarını sürdürmektedir. Budapeşte coğrafi konumu, tarihî eserleri ve diğer çekicilikleri ile Avrupa’nın en güzel şehirlerinden biridir.
Budapeşte köprüleri ve hamamları, bir de en ucuz ve en görkemli gece ışıklandırması ile meşhurmuş... Lavantaların açması anneler gününün müjdecisi imiş… Budapeşte’yi yürüyerek dolaşabilirsiniz ama önerim “Hop on-Hop off” şehir turları ile bir şehir turu yapmanız. O zaman daha hakim olabilirsiniz bu şehre. Peşte’de yürürken bot turu satın alıp, Tuna nehri boyunca, şampanya eşliğinde, bir yandan tarihi güzellikleri seyrederken diğer yandan şehrin hikayesini sanki yaşarmışçasına dinleyebilirsiniz, hem de Türkçe. Peşte tarafında Avrupa’nın Londra’dan sonra 2. büyük Parlamento Binası’nı görebilirsiniz. Gerçekten muhteşem bir eser.


Parlamento Binası








Margaret Adası
Tuna üzerinde yer alan Margaret Ada’sında inip şansınız varsa vaftiz töreninde Macarları gözlemleyebilir, kuki dağıtılırken beyninizde şimşekler çakıp sizin de evlenecek kız kardeşinizin nikah töreninde şeker yerine gelin-damat kurabiyeleri dağıtabileceğinizi düşünebilirsiniz. Ada yemyeşil ve şehrin kocaman birkaç parkından biri. Adanın içinde yüzme havuzları, spor tesisleri, iki otel ve hatta Roma kalıntıları var. Çoluk çocuk hafta içi olmasına rağmen çimlere yayılmış, kimi güneşleniyor, kimi oyun oynuyor, kimi spor yapıyor, doğanın tadını çıkarıyor. Ada’daki yüzyıllık ağaçta mutlaka dilek dilemelisiniz… Yitirilen bir aşka, kazanılacak bir başarıya ait… Gözlerinizi sıkıca yumup en güzel anların sizin hayatınıza uğraması için evrene mesaj gönderebilirsiniz… Kahkahalara boğulmak için mutlaka bisiklet kiralayıp ada turu yapmalısınız.  
Ada’dan dönüşte en sevdiğiniz kız arkadaşlarınıza tam buradaydım hediyeleri alabilmek için bizim İstanbul’un İstiklal Caddesine benzer caddesinde çeşit çeşit hediyelik dükkanlarından “Budapeşte” yazılı yumurtalar (bunlar aslında paskalya yumurtaları ama) alıp bunların onlara şans getirmesini dileyerek hediye edebilirsiniz… Yakınınızda ki kız bebek sahibi arkadaşınıza Macar beyaz iş işlemeli elbiseler alabilirsiniz, o kıztoşu yemek için… Kızınızla takım giyilebilecek geleneksel bluzlar da çok havalı olacaktır ya da nefis bir masa örtüsü ile arkadaşlarınıza güzelim Macar porselenleri ile bir şeyler ikram edebilirsiniz. Bu caddenin sonundaki Pazar yerinden paprika (meşhur toz biberleri), kaz ciğeri, gulaş çorbası baharat karışımı, magnetler alabilirsiniz… Küçük küçük el nuru hediyelikleri en ucuz ve en bol bulabileceğiniz yer bu Pazar yeri. Artık yorulduğunuzda Tuna nehri boyunca bir cafede mola verip Gulaş çorbası içmelisiniz ya da yemeğini yemelisiniz…
Yeri gelmişken Macarların en ünlü yemeklerinden bahsetmek istiyorum. Gulaş Macarcada "sığır güden kişi, çoban" anlamına gelir ve kökenini 9. yy'da Macar çobanların yediği bir haşlama yemeğinden alır. Günümüzde gulaşın hem çorbası hem de yemeği yapılmaktadır. Klasik "tencere gulaşı", soğanla kuşbaşı doğranmış sığır ya da koyun etinin tereyağında kızartılmasıyla yapılır. Farklı ülkelerde gulaş yemeği yapımında küçük nüanslar dikkati çekmektedir.
Kısaca gulaş yemeği tarifi; Et iri kuşbaşı şeklinde doğranır. Soğanlar soyulup ince ince kıyılır. Domateslerin kabukları soyulup küp şeklinde doğranır. Tavada tereyağı eritilir. Soğanları ilave edip pembeleşinceye kadar orta ateşte kavrulur. Kırmızı pulbiber ve sirke ekleyip karıştırılır. Et tavaya ilave edip karıştırılır. Defneyaprakları, mercanköşk ve kimyon eklenir. Sarımsak dişleri soyulup bütün olarak yemeğe ilave edilir. Et suyu ve tuzu ekleyip rengi değişinceye kadar kavrulur. Doğranmış domatesler ilave edilip kapağı kapalı olarak ağır ateşte 1,5-2 saat pişirilir. Etin dibe yapışmaması için ara sıra tahta kaşıkla karıştırılır. Suyunu çektikçe kaynar et suyu ilave edilebilir. Gulaş piştikten sonra sarımsak dişleri içinden çıkarılmalıdır. Sıcak ev yapımı ekmeklerle vazgeçilmez bir lezzet…
Geleneksel Macar elişi elbisesi

Peşte turumuzda yemek sonrası nefis tatlıları ile meşhur New York Cafe’ye uğramanızı tavsiye ederim. New York Cafe ilk kez 1894 yılında açılmış.  1930’lu yıllarda yaklaşık 25 yıl kadar kapalı kalmış. Farklı isimlerle yeniden hizmete girmişse de 2001 yılında binanın tamamı otele çevrilmiş. New York Cafe de ilk haliyle restore edilmiş ve gerçekten bir sarayı andırıyor. Kalori hesaplarını unutup Brahms’ın Macar dansı müziği eşliğinde leziz tatlılardan denemenizi tavsiye ederim. Coşkuyla, neşeyle keyifli bir akşam tatlı kaçamağı olacaktır bu. Boş verin nasıl olsa dönüşte biraz daha fazla spor yaparsınız.
New York Cafe Palace Otelin lobisi

New York Cafe içindeki asırlık fildişi süslemeli saat



Kahramanlar Meydanı
Terör Müzesi
Peşte turunuzda ayrıca dünya markalarının olduğu caddede mutlaka nefis el işçiliği Macar porselenlerinde mola vermelisiniz. Peşte kent merkezinden Kahramanlar Meydanı’na doğru Andrassy Bulvarı boyunca ilerlerken, Türk Konsolosluğu karşısı gibi bir mevkide Terör Müzesi ilgimi çekti benim. Daha önce başka hiçbir yerde rastlamadığım bu müze bana gereksiz savaşların yükünü hatırlattı bir dünya vatandaşı olarak. Bu yol üzerinde çok sayıda malikane ve tarihi bina görebilirsiniz. Kahramanlar Meydanı; ortasındaki sütunda iki kanatlı Cebrail Heykeli, heykelin iki yandaki kolonatlarda ise tüm Macar Krallarının heykellerinin bulunduğu bir meydan. Meydanın iki yanında ise karşılıklı olarak Güzel Sanatlar Müzesi ve Sanat Galerisi sizi büyülemeye devam edecektir…
Gellert Tepesi'nden Tuna ve ortasında uzakta Margaret Adası


Buda turunda Gellert tepesine çıkıp şehri panoramik olarak seyredip, tüm insanlığa selam çakıp gülümsemeyi öneriyorum. Bol tarih kokan ama sıkmayan bu şehirde olmanın tadını çıkararak gözlerinize ziyafet ısmarlayın… Bol bol fotoğraf çektirin bu pozları anılarınıza eklemek için… Zira şehrin en büyüleyici tepesi burası. Buda’da sokak sokak dolaşırken mutlaka kitapçılara uğramalı, şehri anlatan bol fotoğraflı kitaplardan satın almalısınız. Hem market hem cafe olan yerlerden börek benzeri nefis şeylerden tatmalısınız, ev yapımı makarnalardan, meşhur portakal likörlerinden almalısınız… Ben bu sokakları gezerken “VAROŞ” kelimesinin Macarcada “arka mahalle” anlamına geldiğini öğrendim. İlginç… Hala kurşun izleri olan binalarıyla, saraylarıyla, en eski binalarıyla tüm gününüzü alacaktır Buda… Akşam için gireceğiniz geleneksel bir restorandan memnun kalacaksınız, zira damak tatları bize çok yakın. Budapeşte’de kalmak için oteli Buda tarafından seçebilirsiniz, şık, temiz, tarihi butik oteller sizi mutlu edecektir. Ben tatil planı yapmaya başladığımda www.booking.com sitesini incelemeye başlıyorum, şehri yürüyerek dolaşabileceğim yakın otelleri tercih ediyorum. Bütçenize ve ilginize uygun bir oteli mutlaka bu sitede bulabilirsiniz.
Macaristan yaşadığı savaşlara ve bu savaşların getirdiği yıkımlara rağmen kendi özünü, güzelliğini muhafaza edebilmiş bir yer. Solmaz Kamuran’ın Macar adlı romanını okuyanlar oradaki işaretlerin peşine düşüp bir Macaristan gezisi yaparlarsa kesinlikle kendilerini yabancı hissetmeyeceklerdir. Budapeşte’de Kahramanlar Meydanı'nın arkasındaki Şehir Parkı’nda dolaşıp, gölet kenarında bir banka oturmalarını söyler Solmaz Kamuran. Tuna kenarında oturmalarını tavsiye eder, zira Tuna sabah akşam başka akar. Derler ki “Tuna’nın rengi sadece aşıklara mavi görünür"... Bakalım siz ne renk göreceksiniz?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder