Sayfalar

29 Ekim 2012 Pazartesi

SONBAHARDA BERLİN


Uzun bayram tatilini bahane edip hızlıca Berlin’e gitmeye karar verdik. İşte biz de bayramları tatil gibi algılayıp şehirden kaçanlar kervanındayız. Hızlıca biletlerimizi ayarladık. Son dakika bir apart tuttuk ve kızım, eşim ve ben soluğu Berlin’de aldık. Berlin Tegel havaalanına indik. Elimizdeki valizlerimiz küçük olduğu için toplu ulaşım araçlarıyla kalacağımız yere gitmeye karar verdik ve tam isabet. Ulaşım çok rahat ve konforlu. Tegel havaalanından Mitte bölgesine gitmek için 128 nolu otobüse binip, Osloer Str.’ye kadar gidip orada metroya biniyoruz. Birkaç durak sonra otelimize varıyoruz. Kişi başı tek yön bilet 2.40 euro, çocuklar 1.50. Günlük bilet almak avantajlı, 24 saat geçerli günlük bilet 6.50 euro. Biletinizi soran yok ama biletsiz yolculuk yaptığınız ya da biletinizi okutmadığınız takdirde cezası 60 euro. Metro’da çok ilginç olan bir şey de, bilet alınan otomatik makinalarda Türkçe dil seçeneğinin olması. Zira Türkiye’den sonra en çok Türk yaşayan bir şehir Berlin…
 Raja Jooseppi
Bizim kalacağımız yer Raja Jooseppi adında bir apart www.raja-jooseppi.de  Bernauer Str. de, metro U8 lacivert hatta. Adresi Brunnenstr. 44, Mitte. Berlin 10115. Çok kolay buluyoruz. Nefis bir penthouse, Ikea tarzı döşenmiş. İhtiyacımız olan her şey mevcut. Semtin entelektüel seviyesi yüksek. Her yere ulaşım kolay. Zaten bu şehirde şurada merkezde kalın diye bir durum yok. Zira Belin duvarı yüzünden şehir adeta iki şehir. Her yer görülmeye değer ve her semtte bir olay mevcut. Yani bazı şehirler gibi ulaşım kullanmadan yapılabilecek bir şehir değil. Bazı şehirleri yürüyerek halledebilirsiniz ama bu şehir kocaman bir şehir.




Apartımıza yerleşiyoruz ve hemen kendimizi Wittenbergplatz (U2, U1, U3) durağında bulunan KaDeWe (Kaufhaus des Westens) mağazasına atıyoruz. Şu andaki durumu ile Almanya genelinde 90 Karstadt şubesi bulunan şirketin en büyük şubesi Berlin'de 60.000 metrekare büyüklüğünde KaDeWe ile Berlin'de, en küçük şubesi ise 3.100 m² büyüklüğünde olarak Wismar'da bulunuyormuş.




Berlin’e önceden gelen tüm arkadaşlarım mutlaka gitmelisin, Berlin’in simgesi dediler. Hatta bazı arkadaşlarım sadece KaDeWe’ye git bile dediler o yüzden soluğu orada aldık. Metrodan iner inmez mağaza karşımızda. 7 katlı bir bina. Binlerce marka ve ürün mevcut. Bence 6. ve 7. kat konsepti farklı ve güzel. Yoksa üzgünüm arkadaşlarıma katılmam mümkün değil, yoksa Berlin’e haksızlık etmiş olurum. Bunca öyküyü barındıran bu güzelim şehir sadece KaDeWe olamaz. Londra’da da Harrolds var, başka şehirlerde başka benzeri mağazalar. Ama 6. ve 7. katta yapılışını görerek aldığınız muazzam lezzetler mevcut. Özellikle deniz ürünleri mükemmel. İçkiler ve çikolatalar alınmalık. Hemen Türkiye için ve burada kaldığımız sürede yemek için bir şeyler alıyoruz. Sonra karnımızı doyuruyoruz. Ne yediğimize karar vermemiz epey güç oluyor, zira her şey albenili. Resmen semirir bir vaziyette artık kapanış anons edilirken ayrılıyoruz KadeWe’den…
Yarın erkenden Sebahattin Ali'nin Kürk Mantolu Madonna'sını arayacağım Berlin sokaklarında, daha çok Batı kısmında geçtiğini düşündüğüm Berlin "Sonra, bir şey arıyormuş gibi gözlerini yüzümde gezdirerek:
"Berlin'de yalnızsınız değil mi?" dedi.
"Ne gibi?"
"Yani... Yalnız işte... Kimsesiz... Ruhen yalnız... Nasıl söyleyeyim... Öyle bir haliniz var ki..."
"Anlıyorum, anlıyorum... Tamamen yalnızım... Ama Berlin'de değil... Bütün dünyada yalnızım... Küçükten beri..."
"Ben de yalnızım..." dedi. Bu sefer benim ellerimi kendi avuçlarının içine alarak: "Boğulacak kadar yalnızım..." diye devam etti, "Hasta bir köpek kadar yalnız..."
Sevgili babamın en sevdiği kitabın izlerini bulmaya, iyi geceler…
                                                   25.Ekim.2012/ Berlin

2 yorum: