Sayfalar

6 Şubat 2012 Pazartesi

DELİ KADIN HİKAYELERİ/MİNE SÖĞÜT

Pencereden dışarı bakıyorum.
İçimde ateşler yakıyorum.
Yaptığım her yemek o ateşte pişiyor.
Doğurduğum her çocuk o ateşte eriyor.
Sevdiğim her erkek o ateşte ölüyor.
Bir bardak su içsem… Söner mi?
İsteklerimi nehre gömsem… Cinayetler biter mi?
Her şey senin yüzünden, diyor babam.
O kupkuru bir adam.
İçimde ne ateş var, ne su.
O da biliyor, benimse içimde hem ateş var, hem su.

“...kendini öldürme fikrini bu kadar çok seven biri kendini de çok seviyor demektir… Kendini ve deliliğini” diyen Mine Söğüt’ün Deli Kadın Hikayeleri ilginç bir kitap. 21 kadının delilik hikayeleri. İnsan bir anda mı delirir yoksa sebepler mi delirtir? Hepsi kadın hikayeleri, hepsi içinizi buruyor. Sırf kadın olmanın zorluğunda delilik kıyılarında geziniyor kitap. Hepsi kaybeden hepsi delirmezse yaşamayacak kadınlar. Tüm hikayeleri ilgiyle okumama rağmen;
Kürt Kediler Çingene Kelebekler,
İyi Geceler Ölü Kediler,
Naz Neden Derine Gömmemiş Kediyi?
Vakvak ağacı,
Aşkı Hikaye Yapan İmkansızlık Değil midir Anneanne?
Özellikle bu hikayeler herhalde uzun yıllar aklımdan çıkmayacak. Hikayelerin resimleri enterasan ve nefis. Resimleyen yazarın eşi Bahadır Baruter. En sevdiğim yazar Tezer Özlü tadı alıyorum Mine Söğüt’ün hikayelerinde. Yaşamın Ucuna Yolculuk tadı… Zaman zaman düşünürüm aslında hepimizin içindeki o deli yan kaçış yanı, kaçıp kurtulma özgürlüğü. Yaptığımın nedenini açıklamama lüksü. Topluma bir tık öteden, resmin bütününde takılma anı delilik. İşin içinden çıkamama haksızlığı, zeka aslında delilik. Deliliğe giden yoldaki sebepler bahanesi. Kötülüğe prim vermeme bahanesi. Gördüm ve anladım ben seni cevabı. Hayata koskocaman bir cevap  DELİLİK!

Kadın değilim ben,
Doğurmadım, sevişmedim,
O kapıdan geçmedim,
Daha içime çökmedim.
Aslında ben kasıklarımdaki sancı ve
Bacaklarımın arasındaki ıslaklık kadarım.
Ne bir eksik… Ne bir fazla.
Beni rahat bırakın.
Dilediğim kadar sevişeyim, dilediğim yerde öleyim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder