ANTALYA AKVARYUM
Çıplak ayaklarım çakıl taşlarına değiyor, denizi kokluyorum. Sabahın körü ya da akşamüzeri, mis gibi deniz kokusu, masmavi Akdeniz…
Başka bir zaman dilimi Barselona Akvaryum’unda kahkahalarla köpek balıkları olan tünelden geçiyorum…
Ege Denizi güneş batıyor, bembeyaz balıkçı sandalları… Elimde kitabım hayallere dalıyorum…
Montauk’da okyanusa dalıp uçsuz bucaksız bu okyanus kim bilir kimleri misafir ediyor diyorum. Binlerce ismini bilmediğim deniz hayvanları…
Dubai Mall’de gezinirken o dev akvaryumlara hayranlıkla bakıp, saatlerce gözlerimi alamıyorum…
İşte kişisel tarihime tıkılıp kalmış anılarımı yerinden çıkarıp beni mutlu eden Antalya Akvaryumundayım… Anılarımın daha fazlası saatlerce vakit geçirebileceğim en ince ayrıntılarla donatılmış bir dev Akvaryum burası…
Farklı farklı temalar sizi nerelere götürüyor, kah Hint Okyanusundasınız kah Cebelitarık Boğazına… Türkiye’de ve Dünyadaki denizlerde yaşayan tüm canlılarla tanışıyorsunuz… Hayatın mucizelerine ve doğanın gücüne teslim oluyorsunuz. Binbir canlının birbiriyle uyum içinde yaşaması, renklerin gücü büyüleyici. 40 temadan oluşan bu dev Akvaryum bize denizlerde yaşayan canlıları, deniz altı yapısı ve tarihiyle öğretmesi açısında da önemli. Zira akvaryumdaki deniz altı temaları, aslında bir beyin cerrahı olan ancak akvaryum iç dizaynına gönül vermiş ünlü İtalyan heykeltıraş Benedetti tarafından her bir denizin orijinal yapısına uygun olarak tasarlanmış. Yani tarih ve doğa iç içe olunca gezmek daha keyifli. Mesela İkinci Dünya Savaşı sırasında Akdeniz'de düşürülen İtalyan bombardıman uçağı (Savoia- Marchetti SM79) bire bir ölçülerine uyularak yapılmış ve kocaman tankın içinde sergileniyor. Bu uçağın çevresinde dünyanın en uzun akvaryum tünelinde dolanıyorsunuz tıpkı batık şehirlerde bir dalgıç gibi… Jules Verne’nin Denizler Altında Yirmi Bin Fersah kitabında bir sayfadasınız. Behrengi’nin Küçük Kara Balık’ları burada. O yıllarca adını duyunca ürperdiğimiz Jaws yanımızdan tüm asaletiyle geçiyor… Kayıp Balık Nemo size göz atıyor… Arkadaşı Doli, birkaç saniye önce yanından geçen ve çocukların taktığı adla Beyin Balığı’nı hatırlayabilecek mi? Saatlerce gözünüzü kırpmadan bu muhteşem canlıları seyrediyorsunuz…
Sadece seyir değil denizlerin altındaki canlıların yaşamları hakkında da bilgi sahibi oluyorsunuz. Mesela müren balıklarının dalgıçlar için ne kadar korkunç olduğunu burada öğrendim. Kayaların arasında tam da dalgıçların merakla bakındıkları yerlerde bazen 5-6 metreyi bulan gövdelerini kayalara sararak dişlerini geçirmek için avlarını beklediklerini daha önce duymamıştım. Ahtapotların ne kadar anaç olduklarını da burada öğrendim. Yumurtalarını bıraktıkları yuvalarını ölünceye kadar terk etmeyişleri… Bu ne iç güdüdür böyle…
Yurtdışı yaz okullarında özendiğim canlı ders görme evime sadece birkaç adım mesafede. Ne mi diyorum. Antalya Akvaryumunda çocuklar için bir bölüm oluşturulmuş. Çocuklar hem balıkların eşsiz geçit törenini izleyip hem de çeşitli konularda ders alsınlar, bilgi ve görgülerini arttırsınlar diye hazırlanmış bir mekan burası. Çocuklara bu kadar önem veren bir yer gözümde daha da değerli benim için. Her şey o nefis yavrularımız için değil mi?
Akvaryum’un bir üst katında Kar Odası görülmeye değer. Özellikle dışarıda pırıl pırıl güneş varken orayı deneyimleyin derim zira fantastik. Burada ne güzel sucuk-ekmek partileri verilir. Kar temalı doğum günü partileri nefis olur. Eee gelmişken de lastik botlarla kaymayı ihmal etmeyin.
Peki bu dev tesis bunlarla bitiyor mu? Cevap hayır. En üst katta yemek alanı ve kafeler var. Değişik mutfaklardan size uygun olanı seçip bir yandan dinlenirken bir yandan da eşsiz Akdeniz manzarasının tadını çıkarabilirsiniz.
Biz kızımla müzeleri gezdikten sonra hediyelik eşya bölümünde çok eğleniriz. Hem de biraz önce salonlarda sergilenen, bizde değişik hatıralar canlandıracağını bildiğimiz nesnelerin küçük hediyeliklerinden alırız. Burada da geleneği bozmuyoruz ve akvaryumdan çıkarken Nemo oyuncaklarından alıyoruz.
Burası ailenizle, çocuklarınızla keyifle gezebileceğiniz, vakit geçirebileceğiniz bir yer. Sevgiyle kalın…
"The Sea, once it casts its spell holds one, in its net of wonder forever."
- Jacques Cousteau
To live in a sea, the place where I wanna be… But how? As a girl named Su –which means “water” in Turkish- I was always very interested in oceans and stuff. …and one day, I’ve heard that an aquarium had opened. So, my first destination was Antalya Aquarium, to meet the wonder.
I started my tour with the “friends” from Indian Ocean. Then, I went along with the guys from Pasific and learnt a fact that the color changes to the species’ ocean. When you look through the glass, it feels like you’re watching a high-tech 3D movie without glasses. You feel so close to touch them, but they’re “cool” creatures, they just catch a glimpse at you and then hurry to their own life.
During my tour, I was reminded the film, Nemo. I’ve spent the half of my childhood with it and my interest to sea-life could be started from that moment. J So, it was really exciting for me to see the aquarium.
Nature keeps the composition inside, the rhythm which makes the things come together perfectly. This is why I was amazed so much. In the place where fish stay, you’ll see the awesome decorations and most of them look very real.
So in this aquarium, many types of fish are ready to greet you. You have the chance to see a clownfish (Nemo), blue surgeonfish (Dory), seahorse (Sheldon) or even a ray! (Mr. Ray) As you see, I’m really in love with the movie, “Finding Nemo” and this aquarium required me the oppurtunity to watch them swim behind the glass.
In addition to this, the aquarium also gives you the opportunity to see the “scary-looking” creatures, sharks. But they don’t seem like “the killer-shark” Jaws, I mean I had a different connection with them. I know you’ll agree with me when you walk through the tunnel. But, have to admit that rays are my all-time favorite. Anyway…
After all of this superb sights, your feet and body would feel a bit tired. Then, what should we do? Hmm… There’s something “cool” for the winter lovers there: “Snow World.” That facility makes you feel like you’re on the top of a mountain. Brr… Drinking coffee may help you to warm your body.
When you hear your belly starting to play the drums, it’s the time for a nice appetite. For delicious Japanese cuisine, I offer you to go to Sushico. After that, for yum-yum-yummy desserts you need to eat at Black Stone Cafe.
If you want to bring some moments to your home, you can have your pictures and more at the Souvenir Shop.
Come on, the adventure doesn’t wait!
-Su Yılmaz-
Not: www.fullantalya.com sitesi için yazdığımız yazılar.