Sayfalar

27 Haziran 2011 Pazartesi

THE MIRACULOUS JOURNEY of EDWARD TULANE

                Edward Tulane is a rabbit, a china rabbit. The china rabbit who lives in Egypt Street with his little owner, Abilene Tulane. They both love each other so deeply. But one day, Edward falls down to an ocean and by that time his journey begins. The most miraculous journey ever.

This book was written by Kate DiCamillo. We know her as well with “The Tale of Desperaux”, “Because of Winn-Dixie” and “The Tiger Rising”. She also received Newbery Medal with “The Tale of Desperaux.” I’d like to thank her for that really thoughful book. I was really in love with the china rabbit, Edward!
The book made my heart beat so much. So I can say that it deserves many awards. It was written really kindly. It’s for kids and adults both. Made me love it! Well done Kate DiCamillo! Well done Edward Tulane!
-Su Yılmaz-
Edward Tulane

26 Haziran 2011 Pazar

MOZAİK PASTA

Sibel’de dar dar yaptığımız gün bize bir mozaik pasta yapmıştı nefis. Bildiğimiz tariflerden farklı. Mozaik pastaya bayılırım. Tarifi veriyorum.
Malzemeler;                                                                                                                                                                                      
2 küçük paket krema,
4 kare paket bitter çikolata,
2 paket pötibör bisküvi,
Krema bir tencereye boşaltılır, hafif ısınınca çikolatalar kırılıp atılır. Çikolatalar eriğince ocaktan alınır, biraz soğuması beklenir( zira sıcakken bisküviler atılırsa bisküvi eriyebilir). Ilıkken bisküviler kırılarak atılır, karıştırılır. İstenilen kalıba konulur. Buzdolabına kaldırılır. Çocukluğunda mozaik pasta yapmamış olanınız var mıdır? Yoktur sanırım. Babam bisküvili pastaların 80’li yıllarda mütevazı ailelerin kurtarıcıları diye tanımlar. Ama ben babama rağmen tüm bisküvili pastalara bayılırım. Bisküvi, çikolata sos bitti, gitti. Afiyetle…
Berna

25 Haziran 2011 Cumartesi

DAR DAR BABA


Dilek mıumlarını yakarken
Sibel’in bir dileği olmuş ve bizi dar dara çağırdı. Dar dar, dileği olanın mumundan mum yakıp, somut bir dilek dileyip dua etmekmiş. Biz bunu neşeli hale getirdik. Kızlar toplandık, Sibel’in mumundan bizler de mumlarımızı yakıp bir dolu dilek diledik. Her dilek için bir mum. Ben orada bizimle olmayanlar için de mum yaktım. Dilek faslından sonra gelenlere bulgur ve ayran ikram ediliyor. Zekeriya Sofrası falan bilirim ama bunu ilk kez yaptım. Benim dileğim olursa bu kez ben mum yakacağım, herkes o mumdan yakıp dilek dileyecekler. Neden olmasın? Hem de eğlenceli. Sonra Berna Dubai’li olduğu için 41 yasin okumayı önerdi ve topluca 41 yasin okuduk. Yine ilk kez gül sulu bir şerbet içtim nefisti. Bolca kikirdedik, sohbet ettik. Beslendik, mide fesatı geçirdik (zira Sibel nefis şeyler yapmıştı). Dilek mumlarımızı alıp, yüzümüzde kocaman bir umutla günü sonlandırdık…




24 Haziran 2011 Cuma

HAZAL KAYA

Güzel ve Narin
             Hazal Kaya, 1 Ekim 1990 yılında Gaziantep’te doğdu. Genç yıldız henüz 21 yaşında olmasına rağmen birçok yapımda yer almayı başarmış. İlk başrol oynadığı dizi “Genco” idi, onu Özge rolünde gördük.
            Ardından Aşk-ı Memnu ile mükemmel bir çıkış yapmayı başardı. Narin ve güzel Nihal rolüne uyum sağlamayı başarabildi. Seyirciyi de kendine hayran bıraktı.
            Şimdi ise “Adını Feriha Koydum” dizisinde başrol olan Feriha’yı canlandırıyor ve bunu harika bir şekilde yapıyor. Yetenekli olmasının yanı sıra güzel de olan Hazal Kaya’nın yeşil gözleri ve boyuyla çok tatlı bir oyuncu olduğunu söylemek yanlış olmaz herhalde.
Genç ve güzel oyuncu: Hazal Kaya

FİLMOGRAFİ

 *Bu Son Olsun (2012)

*Ay Büyürken Uyuyamam (2011)

*Behzat Ç. Seni Kalbime Gömdüm (2011)

*Adını Feriha Koydum/Dizi (Feriha Yılmaz) (2011)

*Çalgı Çengi (2010)

*Aşk-ı Memnu/Dizi (Nihal Ziyagil) (2008-2010)

*Behzat Ç. Bir Ankara Polisiyesi (Konuk Oyuncu) (2010)

*Genco/Dizi (Özge) (2007-2008)

*Acemi Cadı (Konuk Oyuncu) (2006)


HAZAL KAYA HAKKINDA İLGİNÇ BİLGİLER
*Favori Yönetmenleri: François Ozon, Michael Haneke, Zeki Demirkubuz, Reha Erdem
*Boş zamanlarında tango yapıyor.
*Dinlediği müzisyenler: Björk, Bonobo, The Beatles, Led Zeppelin, Pink Floyd, Mor ve Ötesi, Şebnem Ferah, Hayko Cepkin.
*En sevdiği hayvan kedi.
*İtalyan Lisesi’nden mezun oldu.
*Tiyatroyu, dansı ve keman çalmayı seviyor.
*Engin Altan Düzyatan ve Naz Elmas ile beraber Beymen Club’ın yüzü oldu.
Hazal Kaya-Beymen Club
-Su Yılmaz-

21 Haziran 2011 Salı

SUPER 8

                                                               SUPER 8
Film, bir grup arkadaşın –Joe, Alice, Charles, Cary, Martin, Preston- Super 8 adlı filmi çekerken bir tren kazasına şahit olmalarıyla başlıyor. Bu kaza, Biyoloji öğretmenleri Dr. Woodward’ın trenin önüne atlamasıyla gerçekleşir. Ayrıca öğrencilerini tehdit eder. Bu olaydan sonra hayatları hiçbir zaman eskisi gibi olmayacaktır.
Filmin yönetmen ve yapımcılığını J.J Abrams üstlenmiş. Ayrıca Steven Spielberg de yapımcılar arasında. Başrollerde ise Elle Fanning (Başka Bir Yerde/Benjamin Button’ın Tuhaf Hikayesi), Joel Courtney, Riley Griffiths, Amanda Michalka, (Şampiyon/Cennetimden Bakarken) Ryan Lee (Sihirli Taş) yer alıyor.
Bence film, bilimkurgu türünde başarılı olmuş. Elle Fanning ile Joel Courtney genç oyuncular olmalarına rağmen iyi iş çıkarmışlar. J.J Abrams ile Steven Spielberg ortaklığını kutlarım. Kimi yerlerde gerilimi de yüksek olan filmde “uzaylı” teması vardı. Aslında sonunun daha değişik bitmesini isterdim, yine de güzel bir film olmuş bence.
İyi seyirler…

                                    SUPER 8
Movie starts with witnessing a train accident of a couple of kids –Joe, Alice, Charles, Cary, Martin, Preston- while they were filming the movie Super 8. This accident happens because of their Biology teacher, Dr. Woodward because he jumps of to train with his car. He menaces his students to shut their mouth up. After that accident, nothing will be the same in their lives.
The director and the producer of the movie is J.J Abrams. Steven Spielberg is also one of the producers. Starring Elle Fanning (Somewhere/The Curious Case of Benjamin Button), Joel Courtney, Riley Griffiths, Amanda Michalka (Secretariat/Lovely Bones) and Ryan Lee (Shorts)
            I think the movie is became succesfull as sci-fi. Elle Fanning and Joel Courtney acted well even they’re young. I’ve liked the company of J.J Abrams and Steven Spielberg. There were really thrilling scenes. The movie has an “alien” theme. Actually I’d like the movie have more different end, but I can say that i liked the movie.
Have fun…
Joe, Alice and Cary

15 Haziran 2011 Çarşamba

KOĞUŞ/THE WARD

                                                    KOĞUŞ

BİR KOĞUŞTA YAŞAM MÜCADELESİ
Filmde Kristen adlı bir kız, bir çiftlik evini yaktığı için psikiyatr kliniğine yatırılır. Neden çiftliği yaktığına  ve burada ne aradığına dahi en ufak bir fikri bile yoktur. Burada başka kızların da olduğunu görür: Sarah, Iris, Emily ve Zoey. Her gece biri gelir, her gece  kızların mücadele etmeleri ve yaşam savaşı vermeleri gerekir. Ne yazık ki bu hiç de kolay olmayacaktır!
OYUNCULAR
Oyuncular arasından en çok Amber Heard'ü  beğendiğimi belirteyim. Güzelliğinin yanında oyunculuk yeteneğini de göstermiş. Çaresiz durumdaki Kristen'ı da başarıyla canlandırmış. Danielle Panabaker'ın da idare ettiğini söyleyebilirim.

YÖNETMEN
John Carpenter'ı sekiz yıl kadar uzun bir süreden sonra tekrar görmek beni bayağı bir sevindirdi; ancak onu daha da iyi bir yapımda görmek istiyoruz. "Geri dönüşü" çok mükemmel de olabilirdi; fakat o küçük bütçeli, az kadrolu bir yapımla dönmeyi tercih etmiş. Aslında film, beklentileri karşılıyor; ancak söz konusu Carpenter olunca daha "korkutan" bir film bekliyoruz.

SENARYO ve GENEL DEĞERLENDİRME
Senaryonun filmi kurtaran ögelerinden biri olduğunu söyleyebilirim. Çoklu kişilik ve şizofreni gibi konular üzerinde durulması iyi olmuş. Genel olarak bakarsak bu filmi "korku" yerine sıkı bir "gerilim" filmi olarak nitelendirebiliriz. Yer yer korku ögelerinin bulunduğu bir gerilim filmi.
Başrollerde Amber Heard (İntikam Yolu/Zombieland), Danielle Panabaker (Salgın/13. Cuma), Lyndsy Fonseca (Kick-Ass/Hot Tub Time Machine), Laura Leigh, Mammie Gummer(Sahtekar,Özgür Woodstock) ve Jared Harris (Benjamin Button’ın Tuhaf Hikayesi, İçten Gelen) yer alıyor.
**6/10**
İyi seyirler…

Su Yılmaz (Sushi ve Sue olarak da bilinir)
"Aklını kullanmadıkça yaşamana izin yok."
                                                      THE WARD
 STRUGGLING IN A WARD
In the movie, a girl named Kristen, was göne to a psychiatrist clinic because of burning an old farmhouse. She doesn’t know why did she burn the house and what does she here.  She figures out that there are also another girls there: Sarah, Iris, Emily and Zoey. Every night something comes to the ward and they have to survive from it. Unfortunately, that’s not that easy!
PERFORMANCES
I’d like to say that i liked Amber Heard’s performance most in that movie. With her beauty, she really acted well as poor Kristen. I can also tell that Danielle Panabaker’s kinda good.
DIRECTOR
It made me really glad to see a John Carpenter movie after “eight” years but actually i wanted to see him in a better movie.  He could return with the “perfect” movie but he chose to return with a low-budget, short (88 minutes!) movie. Actually the movie is as good as people expected but we’re talking about Carpenter! (The director of Halloween) That would be lot more frightening .
SCRIPT AND RATE
I think the script makes the movie well. The movie stands on psychological facts (like schizophrenia) I think that this is a thriller movie not horror. There are also horror facts sometimes. (like a ghost)
Starring Amber Heard (Drive Angry/Zombieland),  Danielle Panabaker (The Crazies, Friday the 13th), Lyndsy Fonseca (Kick-Ass/Hot Tub Time Machine), Laura Leigh, Mamie Gummer (The Hoax, Taking Woodstock) and Jared Harris (The Curious Case of Benjamin Button/From Within)
**6/10**
Have fun…

Su Yilmaz (A.K.A Sushi or Sue)
Amber Heard
"Only sanity can keep you alive."

12 Haziran 2011 Pazar

ÖDÜNÇ SEVGİLİ/SOMETHING BORROWED

            Rachel (Ginnifer Goodwin) ve Darcy (Kate Hudson) küçüklükten beri yakın dostlardır. Kardeş kadar yakınlardır. Bir gün Darcy, evlenmek için karar alır, evleneceği kişi de Rachel’ın üniversite aşkı Dex’in (Colin Egglesfield) ta kendisidir. Düğün hazırlıkları süresince hepsini zor seçimler bekliyordur.
Filmin yönetmeni Luke Greenfield (Komşu Kızı/Hayvan) Başrollerde ise Amerika’da tanışma şansı bulduğum Ginnifer Goodwin (Erkekler Ne Söyler Kadınlar Ne Anlar/Ramona ve Beezus), Kate Hudson (Gelinlerin Savaşı/Arkadaşımın Aşkı), Colin Egglesfield (The Good Guy/Must Love Dogs), John Kransinski (Tatil/Çık Aramızdan) yer alıyor.
Filme genel olarak bakarsak keyifli bir Pazar günü izlenilebilir. Bence Ginnifer Goodwin ile Kate Hudson rollerinin hakkını vermişler. Ne yalan söyleyeyim, filmde favorim Ethan'dı!
İyi seyirler…
-Su Yılmaz-
Aşk ve arkadaşlık arasındaki ince çizgi.

                                   SOMETHING BORROWED
            Rachel (Ginnifer Goodwin) and Darcy (Kate Hudson) are best friends since they were kids. They’re like sisters! One day, Darcy decides to marry, and the man she’ll marry is that Rachel’s college crush Dex! (Colin Egglesfield) They had to make hard decisions with the marriage.
            The movie was directed by Luke Greenfield. (The Girl Next Door/The Animal) Starring Ginnifer Goodwin –I met her when I was in Washington- (He’s Just Not That Into You/Ramona and Beezus), Kate Hudson (Bride Wars/My Best Friend’s Girl), Colin Egglesfield (The Good Guy/Must Love Dogs), John Krasinski (The Holiday/License to Wed)
            You can watch this movie in a sunny Sunday. It will make you feel better. Ginnifer Goodwin and Kate Hudson really acted good. I can't deny that my favorite character was Ethan!
Have fun…
-Su Yılmaz-
Kate Hudson& Ginnifer Goodwin
"It's a thin line between love and friendship."

11 Haziran 2011 Cumartesi

HANNA

            Hanna, babası Eric tarafından Finlandiya’nın uçsuz bucaksız ormanlarında bir ölüm makinesi olarak yetiştirilmiştir. Henüz 16 yaşında olmasına rağmen dövüş sanatlarında ustadır. Babası tarafından ilk suikastını gerçekleştirmesi için Avrupa’ya gönderilir. Hedef annesini öldüren Marissa Wiegler’dır. Wiegler’ın hedefi ise eski CIA ajanı Eric Heller ve kızı Hanna’dır. Bu, uyum sağlayanın hayatta kalacağı bir oyundur.
            Filmin yönetmeni Aşk ve Gurur’dan ve Kefaret’ten de tanıdığımız Joe Wright. Başrollerde ise Oscar adayı, güzel yıldız Saoirse Ronan (Özgürlük Yolu, Cennetimden Bakarken), Eric Bana (Boleyn Kızı, Truva) ve Oscar ödüllü Cate Blanchett (Robin Hood, Elizabeth:Altın Çağ) yer alıyor.
            Film gerçekten güzel bir senaryoya sahip. Bunun filme aktarılışını da beğendim. Oyunculuklarda ise en beğendiğim Saoirse Ronan’dı; çünkü Hanna’nın gerçekleşmesini başarıyla sağlamış. Cate Blanchett zaten harikalar yaratmış. Saoirse’ın birçok filminde başarılı olduğunu düşünüyorum.
İyi seyirler dilerim…
-Su Yılmaz-

            Hanna, is became a death machine by her dad, Eric in Finland’s forests. She’s a real pro in martial arts even she’s only 16! She’s sent to Europe to sabotage by her dad. The target is the killer of her mother: Marissa Wiegler. Wiegler’s target is also the ex CIA agent Eric Heller and his daughter Hanna. That’s a game that a person who adopts will survive!
            The director is Joe Wright (we also know him as Pride&Pridejudice and Atonement’s director) Starring Oscar nominee, beautiful Saoirse Ronan (The Way Back, The Lovely Bones), Eric Bana (The Other Boleyn Girl, Troy) and Oscar winner Cate Blanchett (Robin Hood, Elizabeth:Golden Age)
            I think the movie has an interesting subject. I’ve liked the way they use it in the movie. The subject makes the movie lot more gorgeous. In performances i’ve liked Saoirse Ronan most; because she successfully turned into Hanna. Cate Blanchett was –of course- so perfect.
Have fun!
-Su Yılmaz-
Saoirse Ronan

6 Haziran 2011 Pazartesi

İNCİR REÇELİ/DVD KEYFİ

İNCİR REÇELİ GÜZELDİR...
Hayatı dolu dolu yaşayan Duygu ile skeç yazarı Metin'in hayatları bir barda kesişir. Metin, kıza ait hiçbir bilmiyordur, ne var ki kız, her gün evinde kalır ve sabahları gider. Evde notlar bırakır. İkisi her geçen gün birbirlerine daha çok bağlanırlar, hiç ayrılmayacakmış gibi. Ta ki Duygu'nun HIV pozitif olduğunu öğrenene kadar. Aşkları dokunmadan ibarettir.
OYUNCULAR:
*Melike Güner: Zıtlıkları başarıyla yansıtabilen, sıcakkanlı bir oyuncu. Sanki bu rol onun için yazılmış.
*Sezai Paracıkoğlu: Aşkı için her şeyi yapabilen Metin'i başarıyla canlandırmış. Umutsuzluğu da neşeyi de onun yüzünde izleyebiliyoruz.
*Sinan Çalışkanoğlu: Metin'in "kankası" Erol rolünde izliyoruz. Sevecenlikle oynamış rolünü.
REPLİKLER
Filmde beni en çok etkileyen ögelerden biriydi replikleri. Filmi yansıtıyorlardı adeta.
+ Sana dokunmak tüm kelimeleri yakmak gibi...
- Sana dokunmak tüm insanları affetmek gibi...
*Bana bir şeyi sevme hakkını vermediler, ben de incir reçelini sevdim. İncir reçeli sendin sevgilim.
GENEL DEĞERLENDİRME
Filmin bütününe baktığımızda sosyal bir konuya değindiğini görüyoruz. AIDSli insanlara bakış açımızı sorguluyor. Bu hastalık tedavi edilerek azaltılabilir,ne yazık ki bunun kan yoluyla değil de sanki bir dokunuşla bulaştığını düşünüyor çoğu kişi. Bu açıdan bakıldığında Duygu'nun çektiği zorluğu anlıyoruz, aşkı ile hastalığı arasında kalıyor, ölümsüzlüğü bulmak istiyor...
Ben beğendim ve bu filmde ağlamamanın imkansız olduğunu düşünüyorum.
**8/10**                                                                                                           -Su Yılmaz-
"Saklandıkları yerden aşk için çıktılar..."

5 Haziran 2011 Pazar

ASİL VE GÜZEL: ROSE BYRNE/NOBLE AND BEAUTIFUL: ROSE BYRNE

                                                              
Bu ay X-Men Birinci Sınıf, Nedimeler ve Insidious filmleriyle karşımıza çıkan Rose Byrne hakkında yazıyorum.
24 Haziran 1979 yılında Avustralya, Sidney’de doğdu. İlk kez 15 yaşındayken “Dallas Doll’da” rol aldı. Ardından Rose, birçok Avustralya TV dizilerinde belirdi –Heartbreak High, Echo Point gibi- İlk  büyük bütçeli filmi Star Wars’tu ve Natalie Portman ile rol aldı.
Bu hafta ise X-Men’in kurucusu olan Profesör Xavier’ın –tabir-i caizse- sevgilisi Moira McTaggert’ı canlandırıyor. Filme dün gitme şansı buldum ve hakkında yazı yazacağımı garantilerim! Rose da bizi şaşırtmayarak Moira’ya bir çeşit hayat vermiş. Muhteşemdi.
ROSE BYRNE HAKKINDA İLGİNÇ BİLGİLER:
*Müzisyen iki kardeşi var: Lucy ve George.
*Hobileri yoga, yüzme, bisiklet sürmek, bulmaca çözmek ve kitap okumak.
*En sevdiği oyuncu Jack Nicholson.
*En sevdiği aktrisler Susan Sarandon, Toni Collette, Cate Blanchett, Glenn Close, Juliette Binoche ve Judy Davis.
*Hemşehrileri olan Krew Boylan, Abbie Cornish ve Pia Miranda ile yakın arkadaşlar.
FİLMOGRAFİ:
*X-Men: Birinci Sınıf/X-Men: First Class (2011)
*Nedimeler/Bridesmaids (2011)
*Insidious (2010)
*Zorlu Görev/Get Him To The Greek (2010)
*I Love You Too (2010)
*Kehanet/Knowing (2009)
*28 Weeks Later/28 Hafta Sonra (2007)
*Marie Antoinette (2006)
*Wicker Park (2004)
*Yıldız Savaşları-Klonların Savaşı/Star Wars:Episode 2-Attack of the Clones (2002)
Rose, ilerleyen yıllarda bizi harika filmlerle şaşırtmaya devam edecektir diye düşünüyorum. Güzelliğiyle çoktan büyüledi bile…

                                                               ROSE BYRNE
I’m writing about Rose Byrne who came up with X-Men First Class, Bridesmaids and Insidious this month.
She was born in July 24, 1979 in Australia, Sidney. She first acted in “Dallas Doll” when she’s 15. Then she appeared in Australian TV shows like Heartbreak High, Echo Point. Her first big-budget appearence was Star Wars with Natalie Portman.
This week, we see her as Professor Xavier’s girlfriend (you don’t expect that from Old Charles huh?) Moira McTaggert in X-Men:First Class. I saw the movie yesterday and i guarantee that i’ll write an article about it soon. Rose, made Moira feel real! She was so adorable.
COOL STUFF ABOUT ROSE BYRNE
*She has two siblings who are musicians: Lucy and George.
*Her hobbies are yoga, swimming, cycling, crossword puzzles and reading books.
*Her favorite actor is Jack Nicholson.
*Her favorite actrisses are Susan Sarandon, Toni Colette, Cate Blanchett, Glenn Close, Juliette Binoche and Judy Davis.
*Is good friends with her fellows Krew Boylan, Abbie Cornish and Pia Miranda.
MOVIES
*X-Men: First Class (2011)
*Bridesmaids (2011)
*Insidious (2010)
* Get Him To The Greek (2010)
*I Love You Too (2010)
* Knowing (2009)
*28 Weeks Later (2007)
*Marie Antoinette (2006)
*Wicker Park (2004)
* Star Wars:Episode 2-Attack of the Clones (2002)
I think that Rose will make surprises for us with new movies next years. She’s done with her beauty already…
X-Men First Class


YOGA GRUBU VE CEVİZLİ KEK

Kollarımı açmış, hayatın getirdiği olasılıkları kucaklıyorum…Yoga grubumuzdan Nurten hanımdan ikinci tarif cevizli kek. Nefis bir lezzet daha. Kanada’da yaşayan doktor arkadaşım Alper Mumcu her tariften sonra bana mesaj yazıyor, bu tarif de verilir mi? çok kolay diye. Benimle dalga geçiyor, yumurta yapmayı yazıyorum, makarna şöyle yapılır diye. Ben de diyorum ki bu hızlı yaşamda pratik ve lezzetli tarifler arıyor herkes. Ne var yani. Alper’cim bak bu cevizli keki dene, bana teşekkür mesajı atacaksın, oğlanlar bayılacak…
Malzemeler
3 yumurta,                                                                                
1 su bardağı toz şeker,
1 su bardağı süt,
1 su bardağı mısır özü yağı,
1 tatlı kaşığı tarçın,
Bol ceviz kırığı,
1 paket baking powder,
1 paket vanilya,
2,5 bardak un (un, vanilya, baking powder karıştırlır)
Yapılışı
Şeker ve yumurtalar 8-10 dak. çırpılır. Yavaş yavaş süt ve yağ ilave edilir. Daha sonra un karışımı, tarçın ve ceviz konulur, iyice karıştırılır. Önceden ısıtılan fırında 175 derecede 35 dak. civarında pişirilir.
Yoga Grubu

3 Haziran 2011 Cuma

TOMBUL POĞAÇA

Yılardır Yoga yaparım ama bu yılki kadar yoğun yapmamıştım hiç. Belma Hanım ve orada tanıştığım yeni arkadaşlıklar bu yıl bana çok iyi geldi. Belma Hoca, her şeye nokta koyduktan sonra tası tarağı toplayıp Antalya'ya yerleşmiş bilgili, dingin, aurası her an parlayan bir kişi. Beni o kadar iyi anladı ki bu yolculuğumda anlatamam. Elimden tuttu basamakları çıkmaya çalışırken. Kendime yaptığım yolculuk en yorucusuydu bu yıl. Kendimle yüzleşmek her zaman zevkli değildi maalesef.  Yaşamın anlamı, erdemlerimiz oturdu. Okuma saatlerimizde tartıştığımız konular sayesinde taşlar yerini buldu hayatımda. Koşulsuz sevgi ve egoyla başa çıktığın zaman daima kazanacağımızı öğrendik. İyi insanların neden kötü şeyler yaptığını konuştuk. Bu dünyaya gelirken bilerek geldiğimizi ve hepsinin bir öğreti olduğunu, başımıza gelen şeyleri baş edebildiğimiz zaman sınavı geçtiğimizi öğrendim. Yaptığımız her şeyin bedelini koşulsuz ödediğimizi öğrendim. Ölümün anlamı ve ötesini konuştuk. Kaderimiz deyip oturmaktansa çalışmayı öğrendim. Resmin bütününe bakmayı ve herkesi olduğu gibi kabul etmeyi öğrendim. Karşımıza çıkan her insanın bir tür öğreti ve gelişmişlik olduğunu öğrendim. Kimi zaman hüngür hüngür ağladım bu seanslarda hep niye benim başıma geliyor diye, kimi zaman şükrettim iyi ki de benim başıma geldi böyle şeyler diye. Bu yeni grubumla hayatın akışına bıraktım kendimi, farklı alanlarda başarılı olmaya adadım kendimi. Her işaretin anlamını biliyorum artık. Farkındalığım arttı. En en önemlisi de huzurlu ve mutluyum artık… İşte bu okuma seanslarımızda çay yanında bir şeyler yemeyi gelenek haline getirdik. Nurten hanım poğaça ve kek getirmişti o gün. İyi yapılmış poğaçaya bayılırım. Çok lezzetliydi, hemen tarif diye öldüm, amacım sizlere yazmak. Deneyin tarif çok başarılı. Gerçi kardeşim un girdi biz bu tarifi yapamayız der ama deneyin lütfen…


Malzemeler
3 yemek kaşığı yoğurt,
150 gr. Margarin (oda sıcaklığında, yumuşak),
1 çay bardağı zeytinyağ,
1 yemek kaşığı sirke,
1 tatlı kaşığı toz şeker,
1 çay kaşığı tuz,
1 tatlı kaşığı karbonat,
1 çay kaşığı silme baking powder,
Aldığı kadar un (yumuşak bir hamur olacak),
1 yumurtanın sarısı (üzerine sürmek için),
Poğaça içi için istediğiniz malzeme (peynir, patates, zeytin, kıyma)



Yapılışı
Tüm malzeme homojen bir şekilde yoğurulur. Hamur yarım saat dinlendirilir. Şekil verilerek içine istediğiniz malzeme (peynir, patates, zeytin, kıyma) konulur, üstüne yumurta sarısı sürülür, 175 derecede pişirilir.

Yoga grubumuz



2 Haziran 2011 Perşembe

SUSAMLI KURABİYE


Bugünkü tarif sevgili meslektaşım Aysin Akıncı’dan. Beni kırmadı tarifini gönderdi. Biz embryologlar çalışkan ve becerikliyiz işte. Aysin yakında evleniyor, şimdiden bir yastıkta kocayın inşallah diyorum. Kurabiye çok lezzetli… Bazen düşünürüm beş çayı ve yanında sıcacık kurabiyenin zevki nefistir. Hele ev kurabiyesi en güzeli. Mis gibi kokusu insana pozitif enerji verir, abartmadan yediniz mi superrr… Tarifi yazıyorum, kolay gelsin…

 Malzemeler

1 paket oda sıcaklığında margarin (sana hamur işi)
1 cay bardağı sıvı yağ
2 yumurta (1 yumurtanın beyazı ayır ve bir cam tabağa al)
1 baking powder
7-8 yemek kaşığı pudraşekeri
1 su bardağı çekilmiş ceviz
aldığı kadar un
susam

Yapılışı
Margarin- sıvıyağ-yumurta ve pudra şekerini karıştır yavaş yavaş unu ekle. Hamurumuz ne çok kuru ne çok kek gibi olacak şekilde un ekliyoruz. Küçük topları merdane ile açıp su bardağı ağzını kalıp olarak kullanıyoruz. Ayırdığımız yumurta akına şekillendirdiğimiz hamuru batırıyoruz daha sonrada başka bir tabağa koyduğumuz susamlara batırıyoruz. Böylece yumurta akına buladığımız kurabiyemizin üst yüzü tamamen susamla kaplanıyor. 175 dereceli fırında pişiriniz kurabiyelerimiz beyaz renkte olmalı. Fırından çıkardıktan sonra soğuyunca  pudra şekeri ile süsleyiniz. Afiyet olsun. Farklı kalıplarda kullanabilirsiniz.
Aysin


1 Haziran 2011 Çarşamba

1 HAZİRAN...

Teyzem

Bugün anneciğimin doğum günü. Bizim evin olmazsa olmazları doğum günü kutlamaları. Küçüklüğümden beri evde herkes birbirini hatırlar ve hediye alır. Mutlaka mum üflenir, pasta yenilir. Anneme hediye almak bahanesi ve Antalya’nın yeni alışveriş merkezi Terracity’i açtık bugün Su’yla. Tabii o güzelim cadde anlayışlarından sonra bu alışveriş merkezleri kolayımıza gidiyor. Park yeri sorun değil, market, sinema, yemek hepsi pratik geliyor artık bizlere. Çoluk çocuk tıkılıyoruz bu mekanlara. Ama seviyoruz işte almayı satmayı… Sibel, Su ve ben turladık, açılışlara katıldık, yedik içtik ve keyifli bir gün geçirdik. Anlaşıldı artık yeni alışveriş merkezimiz belli oldu. Anneme okulunda öğrencileri ve arkadaşları sürpriz doğum günü partisi vermişler, biz de evde kutladık. İyi ki doğdun anneciğim, iyi ki bizim annemizsin. Bu günün acı bir tarafı var bizim aile için, dünyanın en iyi teyzesinin ölüm yıldönümü. Annem uzun süre onun arkasından mum üflemek istemedi, biz hep ısrar ettik. Aralarında sadece 2 yaş olduğu için ikiz gibi büyümüşler, birbirlerinin can yoldaşı olmuşlar. Biz bugün hiç konuşmadık bu konuyu ama herkesin gülümsemesi buruktu her 1 Haziran’da olduğu gibi. Sabahtan kalkıp ona dua okudum ve daima benim yanımda olduğunu hissettiğim için ona teşekkür ettim, benim canım teyzem. Bugün hala giyinme zevkimi, nezaket kurallarını, oturmayı-kalkmayı bilmemi ona borçluyum. Biliyorum ki o hep benim bir yerlerimde. Kimselere benzemeyen uzaylı teyzem benim, şimdi her dizayn bir şeyler gördüğümde onun yaratıcılığı gelir aklıma… Güzel, zarif, gizemli, entel teyzem benim, gözyaşları içinde yazıyorum bu yazıyı, seni ne çok sevmişim. Beni görüyorsan bir yerlerden kocaman göz atıyorum sana, kocaman gülüyorum sana, kocaman seviyorum seni… Senin istediğin gibi daima şıkıdım, bakımlı ve farklı olmaya çalışıyorum…Dile kolay on beş yıldır sensisiz… Başka bir evrende buluşmak üzere canım teyzecim…

Terracity Su ve ben